5 Aralık 2014 Cuma

Bölüm 11 : İlk Buluşma

Değerli okurlarım,
Sizlere geçmişimi anlatırken o kadar sıkıldım ki, anlatamam. En iyisi direk ilk buluşmaya girmek. İlerde belki aklıma geldikçe flashback tadında geçmişimden yazılar yazmayı düşünüyorum. Kız ile ilk buluşmam çok enteresan şekilde gelişmiştir.

    Ben bir yakınıma kızın sevgilisi olup olmadığını sordum. Oda gitmiş kızın amcasına benden bas etmiş. Kızın amcası da kıza seninle tanışmak isteyen biri var demiş. İşin bu tarafı gerçekten çok hızlı oldu bittiye geldi. Ben daha kızla mesajlaşma safhasının 1 nci haftasının sonunda, buluşma safhasına level atlamıştım. Abi ne ara ben buna çıkma teklif ettim ne ara randevu için tarih belirledik hiç anlayamadım. Her neyse, ben yana yana ilk buluşmada ne yapılır diye araştırmaya başladım. Etrafımdaki arkadaşlara danıştım, İnternet'te araştırdım. İlk öğrendiğim, ilk buluşmada kızın elinin tutulmayacağı olmuştur. Acaba nere götürecektim kızı. Yine çevremdekilere danıştım. Çalıştığım yerdeki bayan Kadıköy'deki Kafka Kafeyi önerdi. Buluşma tarihi 21 Haziran Pazar günü olacaktı. Bir şeyi itiraf etmeyi unuttuğumu fark ettim. Tüm bunları annemin baskısından kurtulmak için zoraki şekilde yapıyordum. Kızın amcasıda kıza söylediği sözler yüzünden gene zoraki bir şekilde randevu ayarlamak zorunda kalmıştım. Çok dikkatsiz hareket etmem nedeniyle kendimi bu duruma düşürmüştüm.

   Kız bana Whats Up kurmamı istemdi, mesajlaşma mızı buraya taşıdık. Artık gün boyu işte evde yazışıyorduk. Mesajlarımızın içi boş anlamsız, hani hadisenin neredesin aşkım, oradayım buradayım sözlerine benzer durumlar dönüyordu. Her neyse hepsiz zoraki ve isteksiz, maksat vakit geçsin modunda ilerleyen yazışmalardı. Ben kıza dedimki, saat 10:00 da Kadiköy'de Öküzün ordamı buluşalım yoksa Haldun Taner Tiyatrosunda mı. Fakat bizim kız hayatından bir defa kadiköye gitmiş olduğundan ikisininde yerini bilmiyordu. Haldun Taner tşyatrosu konusunda anlaştık.


Ben sabahın köründe , heyecanla Kadiköy'e gittim. Acaba dedim, Facebooktaki resimlerine benzeyen bir tiplemi karşılaşacaktım. Yoksa bam başka bişey mi diye, Tiyatronun orda beklemeye başladım.  Bekle Allah Bekle. Nel gelen var ne giden. Arıyorum, yoldayım diyo, 30 dk sonra arıyorum, Yoldayım az kaldı diyo. 30 dk daha geciyor , inecem az kaldı diyo. Bekle bekle Ağaca bağladım. Bir daha aradım, yahu nerdesin dedim. Boğanın orda indim dedi. Yaw hani Tiyatroda buluşacaktık, neyse ben geliyom oraya dedim. 

  İçimde kurtlar düşe düşe , hızlı hızlı Haldun Tanerde Kadiköy boğasına yürümeye başladım. Pazar günü olduğu için dükkanlar kapalı, erken saat olması sebebiyle de yollar normale göre tenhaydı. İçime düşen kurtlar , kızın tipimi beğenip beğenmiyeceği ve benim onun tipini beğenip beğenmiyeceğime dayalı içsel endişelerimden ibaretti. Mc Donald'a vardığımda uzaktan onunla gözle temas sağladım. Hedef yaklaşık 100 metre önümde kaldırımda bekliyordu. Kafası Facebooktaki resimlerindeki kafasıyla uyuşuyordu. Ama sanki facebooktaki resimlerinden biraz dahamı kısamı neydi. Az kalcasından balık etimi desem neyse.  Bu benim ilk buluşmamdı, zorlamaydı bu nedenle biraz negatif şekilde hedefime yaklaşıyordum. Gözünde kocaman bir gözlüğü vardı. Yüzünün yarısını kapatıyor. 

   Kaldırımda beklerken bana arkasını dönük duruyordu. Ben artık piste son yaklaşmada ils full establish olmuştum. Flap açar gibi elimi uzattım, iniş takımlarım piste değer gibi omzuna hafifce dokunup, adını söyledim. Bir anda arkasını döndü, baktı. Ben bir anda yanlış kızamı dokundurtum acaba derken , adımı söyledi. Aile geleneği olarak yanaklardan öpüp merhaba, günaydın dedim. Oda aynene karşılık verdi. Beni 2 saat bekletmesinden dolayı kızacağızı orda hafiften azarladım. Nerden kaldın yaw, hiçmi gelmedin Kadiköye dedim. Oda Heee dedi. Unutmuşum 45 km yoldan geldiğin. nerden baksanız 3 otobus değiştirmişti. Birde utanmadan hesap soruyordum. Çok yorulmuş halinden belliydi. Geldiğine geleceğine pişman olmuş durumdaydı. 

   O da ben gibi çok zoraki olarak gelmişti buraya, Annesi ve babası ona her gün baskı yapıyormuş. Evde kalmış muamelesi görmeye başlamış. Her neyse bunları ilerki dönemlerde öğrendiğim şeylerden. Ama en trajik olanı kızın facebook resimlerindeki hallerimden dolayı beni pilot sandığını itiraf etmesi olmuştur. Bunlar ilerki dönemde bana vereceği itiraflardan. Şimdi biz o zaman geri dönelim. 

 Boğa heykelinden Kafka Kafe arası tam 1,0 km yoldur. Bu yol benim gibi her gün işe gidip gelirken 2 km yolu yürüyen biri için oldkca sıradan bir mesafe sayılır. Ah işte o kadar bencilim ki. Bilemden kızı kendimle beraber yürütmeye başladım. Sokaklarda kalabalıklaşmaya başladı. Ben hayatımda hiç Kafka ya gitmedim. Nasıl bir yer bile bilmiyordum. Sadece Akmar pasajının orda olduğu söylenmişti. Ben kızı peşime takmış, kendiminde bilmediği bir yere yürütümeye başladım. Yavaş yavaş kız sorular sormaya başladı, geldik mi , daha cok var mı. Tipine bakınca halinin perişan olduğu anlaşılıyordu. Boyu bir fotoğraf makinesi tirpodundan az daha uzundu. Otobuste ayakta gelmiş, yürümekten topallamaya başlamıştı. Terlemeye başlamıştı. Bir şekilde Akmar sokağına ulaştık. Etrafta gözlerimle Search And Enter yaparken, kız durumun farkına varmıştı. İlkezmi geliyorsun sende buraya deyince, bende doğruyu söyledim. Kızın gözünde 1 km yol yürütmem zaten - bir puan yazmıştı. Hazırlıksız olmam bir diğer eksi puandı. İlk buluştuğumuzdaki negatif ukala tavrımda bir diğer eksi puandı. Yavaş yavaş ben umudu yitirmeye başladım. Sokak bitti ama ben Akfayı bulamamıştım. World Of Tanks Oynarken 700 metreden Jagdtiger 128 mm L66 topu ile Pershing avlayan gözlerim, kapısının önünden gecerken Kafka tabelalarını görememişti. Yolu geri dönüp Kafka cafeye girdim. Kapıdan girdiğmde barmen gibi biri kafeye geldiyseniz en üst kata cıkcaksınız deyip beni asansöre postaladı. Gene bir eksi puan yedim. Kızı alıp asansöre bindik. En üst kata çıktık. En üst katta tüm bu eksi notları silecek harika bir mazara bize süpriz yapmıştı. Bende tatlı bir tebessüm, kızın yüzündeki memnuniyet ifadesi. Tanrı beni seviyor olmalı. 

KAFKA KAFEDEN OGUN CEKTİĞİM RESİM 21 HAZİRAN 2014. 







   
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder