6 Aralık 2014 Cumartesi

Bölüm 18 : Yalova

Üçüncü buluşmamız,
Bebeğim ile tekrar buluşcağız, Ama nere gideceğimi inanın bilmiyorum. İnternet sevgiliyle gidilecek yerleri arıyorum. Bizim kız hepsinede gitmiş bu. Bana sitem ediyor. Sende hiç bir yeri bilmiyorsun diye. Gel bari ben seni götüreyim dercesine beni bu hafta sonu Pendik'e çağrıyor. Pendik Arabalı feribot iskelesinde bekliyecekmiş beni. Gec kalıyorum, kız isyanlarda. Acele et diyor acele , geç kalıcaz. Ben halen durumun farkına varmadım. Hızla feribot isklesine ulaşıyorum. 2 bilet almış, istikamet Yalova.

Yuh ne oldu, İstanbul bize yetmedimi. Hayatımda ailemden ayrı ilkez istanbul dışına çıkıyorum. Gemide yolculuk ediyoruz. Yalova'ya gidiyoruz.




   O mütevazi son derece resmi bayan, feribotta rüzgara karşı yol alırken bam başka birine dönüşüyor. İstanbul'dan ayrılınca bana olan samimiyeti değişiyor. Artık daha samimi daha  rahat biri olu verdi. Bana sarılarak resimler çekiyor. Aralıksız 45 dakikalık yol boyunca, çok çılgın bir insan fotoğraflar çekindim.

   Bu kız benim yemek kültürümü sevmiyor dedimya, Aldı beni Yalova'ya götürdü. Sahil kenarındaki balık lokantalarından birine. Önce iki tane çintlenbikmi çikinopmu adı neydi hatırlamadığım bir balıktan söyledi, Yanında da soğan halkasına benzeyen ama içinde soğan olmayan kalamar denene kafadanbaçaklı sümsük yapış yapış yaratığın kollarını ihtiva ediyordu. O ne lan dedim, ısırdığım yerden vantuz çıkmıştı. Bildiğin ahtapotun koluydu. Ekşimi ekşi. Miğdem havaya kalktı. Kendime zar zor zapt ediyordum. Kıza ayıp etmeyek katlanak modunda çikilop balığını yiyordum. Bıcağımı alıp, payıma düşen ahtapot bacaklarını yada kolumu neyse, kesip kesip, özel sos diye yuturdukları cıvık yoğurta batırıp, "Bebeğim Ac ağzını bakayım" diyerek çatalımı agzına götürdüm. Hap diye kapmıştı vantuzlu ahtapot bacağını bizim kız. Yırtmıştım. Bu yumuşak şeyleri kıza bu şekilde romantizm ayağına dayıya bilirdim. Derken aynı şeyi oda yapmasın mı. Al canım sende ye diyerek o vantuzlu kolları agzıma koca koca lokmalar halinde atı verdi.

  Deniz ürünleri işkencesi bitmemişti. Asıl işkence hesabı isteyince karşıma çıktı. 2 çikilop balığı 2 porsiyon yaratık kolunu bana 65 liraya kitlemişlerdi. Ohaa.

   Kredi kartımda 85 lira limit cepte 60 lira para vardı. Birde Yalova dönüşü karşılayacaktım. Neyseki hesaplarım ucu ucuna yetiyordu. İstanbul kartım vardı otobus için endişe etmeme gerek yoktu. Son sefer saatimiz akşam 20:00 olcaktı. Biletler için kişi başı 20 lira vermiştim.

   Sahilde yürüdük, bir birimizden bahsettik, sahildeki yumuşak koltuklu cay bahçelerinden birini, meyveli soda sipareş ederek işgal ettik. Meyveli soda en güzel yöntemdi. Konuşmak için ferah ve koltuklu yerleri çay ve meyve suyu sipareş etme karşılığında işgal edebiliyorsunuz. Bir bardak çaya 4 saat işgal ettiğim Simit sarayı köşe koltuklarını bilirim. Tam bu sırada, ikimizinde favori adamı Muammer İnce karşımızdan gecip gitmişti. Kalkıp sinsice takip ettik kendilerini. Hava kararınca da İstanbul'a döndük.




1 yorum:

  1. Çok iyi yazıyorsun gerçekten.Kitap yazmakla hiç uğraştın mı?

    YanıtlaSil